28 Ocak 2008 Pazartesi

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ’NDE YENİ YAKLAŞIM

21.Yüz yıla girdiğimiz bu günlerde Türklüğe yapılan saldırılar her zamankinden daha fazla bir hal almıştır.
Türk Milleti’nin dünya yüzündeki tek ve başı dik devleti olarak Türkiye Cumhuriyetidir.Diğer kardeşlerimiz henüz Türk bütünlüğü içindeki yerlerini tam anlamı ile dolduramamıştır.Buna karşılık Türkiye Cumhuriyeti de gereken ağabeyliği yapamamaktadır.Bunun nedeni nedir?Bu yazıda bunu sorgulamak istiyorum.Belki bir takım Türkçü ülküdaşım burada yazacaklarıma kızacak veya karşı çıkacaktır.Ama önce dikkatlice bu öz eleştiriyi okumalarında yarar olduğunu sanıyorum. Öncelikle şunu söylemek isterim ki bu güne kadar yapılan Türk Milliyetçiliği tanımındaki gelenekçiliğimizi terk etmek zorundayız.Artık Türk Milliyetçiliği’ni dar coğrafi kalıplar içinden çıkarmalı küreselleştirmeliyiz.Bunu yaparken ırk kavramını kültür kavramına taşımak zorunda olduğumuzu düşünüyorum.Çünkü kültürü insanın türü değil,asırlar boyu geliştirip oluşturdukları gelenek,görenek ve töreler oluşturur.
Bana göre Dünya Tarihinde Türk dünya üzerinde oluşturulan siyaset teorilerine uymayan “uyumsuz” bir millettir.
Çünkü Türk’ü Türk yapan iki ana nedenden birisi bu uyumsuzluktur.Bu yüzden hiçbir dış siyasi teori milletimiz içinde başarı sağlayamamıştır.Onu yenmek için yapılan planlar hep hüsranla sonuçlanmıştır.
Birinci neden Türkler tarihte yendikleri tüm milletlere kendine benzeten değil,kendini onlara benzeten tek ırk olmasıdır.Düşmanında görüp arzuladığı ve beğendiği hasletleri,kültür öğelerini,onu yenerek kendi bünyesine katmıştır. Örneğin Çinlileri yenip onların yaşayış tarzını benimsiyoruz,Hintlileri yenip Budist oluyoruz, ,Bizans’ı yenip devlet kurumuna sahip çıkıyor ,istiklal savaşını yaparak batı moderitesini sahipleniyoruz.
Burada görüyoruz ki dünyadaki bütün milletler yendikleri milletleri her türlü vasıta ile kendine benzetirken, biz Türkler yendiğimiz milletleri kendimize benzeteceğimize onlara benzemekte mahiriz.Bunun en açık misali bu gün ki AB sürecinde gösterdiğimiz ateşli istektir.Bir başka Millete benzeme kolaycılığının dayanılmaz hafifliğidir.
İkinci misal benimsediğimiz dindir.Arapları yenip İslam dinini benimsiyoruz ancak İslam dini anlayışımız diğer İslam dinindeki topluluklardan çok farklılık göstermektedir. Türk İslam’a günlük Arap yaşayışı ve kültürü seviyesinde değil “iman “seviyesinde bağlıdır.Yani bir Arap gibi “Kur’an-ı Kerimi” okuyup bir kenara atmıyor,tam tersine Allah’ın manevi gücüne büyük saygı göstererek evinin duvarında yüksek bir yere asıyor.
Ritüelik olarak Orucumuzu tutarken,diğer yandan içkimizi de içeriz şeklinde bir yaklaşımda bulunuruz.Türk’ün İslam anlayışında dine mistik yaklaşımı ise Arap topluluklarına göre çok daha yüksek;dine gösterilen saygı çok daha yüksek olmasına karşılık gündelik hayatına bu dini kurallar belirlemiyor. İşte bu yüzden atı dünyasının siyasi mimarlarının senaryoları hiçbir şekilde Türk’lere uydurulamıyor.
Batı dünyası diğer İslam topluluklarının gündelik yaşam tarzına,yani kültürüne yönelik her türlü dini saptırma savaşı verip,İslam Dini tanımını kendi istemine göre şekillendirmeye çalışıp her türlü ekonomik desteği çıkarken Türk bu tür dayatmalara karşı bağışıklık gösteriyor.Çünkü Türk’ün İslami anlayışı ılımlılaştırılamıyor, zaten modernist bir anlayış toplumda egemen.
İşte Türk Milleti’nin Uygunsuz kimliğiyle,bu uygunsuz kimliğinin içerdiği,’yendiğine benzeyebilme ‘ ve “Dini iman düzeyinde kavrama’ yeteneğiyle Yeni Dünya Düzeni denilen günümüzün emperyalizm’den BOP’a kadar yazılan hiçbir senaryoya uydurulamıyor.Batının okumuş kesiminin siyasi mimarları İslam dünyasını allak bullak ederken ,Türk karşısında apışıp kalıyor.O zaman Batı dünyası Türk Milleti’nin laikliğini hedef alıyor.Yani doğrudan doğruya Türk Milletini yok etmeyi hedefliyor.
Şimdi bu gerçeği gördüğümüzde Tüm Türklerin hangi tehlike ile karşı karşıya kaldığını görmemesi mümkün mü?
Yukarıda bahsettiğim Türk Milletinin temel özelliğini kabul ettiğimizde “Türk Milliyetçiliğini” Irk esasına dayandırmak bu gün için yanlış olacaktır.Zira Türk ırkı dünyadaki bütün ırklar gibi fiziksel saflığını yitirmiştir ama Kültürünü güçlendirmiştir.Modernleştirmiştir.
Yepyeni bir Türk tipi oluşmuştur.Bu tip kendine has düşünce yapısı olan,kendine has geçmiş geleneksel muhafazakarlığın yerini daha modern bir hukuk kültürü olan tazelenmiş bir Türk insanı oluşmuştur.Burada ağırlık etnik özelliklerinde değil kültürel özelliklerine geçmiştir.Lisanı ile,adalet anlayışı ile,günlük yaşayışı ile daha akılcı bir kültür yaratmıştır.Tam tersine çok eski geleneklerini sürdürme ısrarında bulunan bir çok kavim ve millet birer birer özgürlüğü kaybedip yok olurken,bu yeni Türk İnsanı dimdik ayaktadır.Öyle de kalacaktır.
Bu olgular karşısında Türk Milliyetçiliği’nin yeni yaklaşımı ne olmalıdır?

Hiç yorum yok: