15 Ocak 2008 Salı

KOSOVA'NIN BAĞIMSIZLIĞI MESELESİ

Yard.Doç. Dr. Cevdet Şanlı Kosova uzun tarihi süreçte stratejik olarak her zaman bir öneme sahip olmuştur. Bu öneminden dolayı da Osmanlı öncesi ve sonrası da daima gözlerin dikildiği, üzerine hesaplar yapıldığı bir yer olma konumunu daima korumuştur. Huzuru sadece Osmanlı döneminde bulmuştur. Daha önceki bir yazımızda da belirttiğimiz bir hususu tekrar söz konusu edersek, II. Meşrutiyet yılları ve İttihat Terakki zamanıdır. Bölge yine kaynamaktadır. Gayr-ı Müslim unsurlar silaha sarılmış, devletle çatışmaktadır. Çatışmalar Osmanlı’nın Balkanlar’dan çekilmesine kadar devam edecektir. Bu esnada yine sultan II. Abdülhamid bölgeye müfettiş gönderir. Kurmay Mehmed Paşa teftişinin sonunda- daha sonra lahiya olarak basılan raporunda; rapor P.Ü.Kütüphanesinde mevcuttur-: “Bölgenin -ki bahsettiği bölge 90 bin km2’dir- Sırplar’a terk edilmeyecek kadar ehemmiyetli olduğunu Devlet’e bildirir. Sultan Mehmed Reşad 1911 yılında I. Kosova Savaşı’nın yapıldığı, şah-ı şehid I. Murad Hüdavendigar’ın türbesinin bulunduğu Kosova ovasında 100 binin üzerinde insana hitap ederek, bölünmenin, parçalanmanın kimseye faydası olmayacağını, zamanın bir ve beraber olma zamanı olduğunu vurgular. Büyük yankı uyandıran, tarihe önemle kaydedilen bu hadisenin üzerinden aylar geçmeden bölgeden çekilmekte olan Osmanlı askeri bölge halkının eşkıyaları tarafından arkadan katledilir. Bütün bu tarihi hadiseler göz önüne alınmadan ve orada Batılı devletlerin emelleri iyi tespit edilip, stratejik bir kısım faaliyetler yapılmadan Kosova’nın statüsü üzerine ahkam kesmek boş işlerle meşgul olmak demektir. Hele hele bağımsızlık naraları ile kimsenin kimseye bağımsızlık vermediği de tarihte görülmüştür. Bizim de gönlümüz Arnavutluk’tan başlayarak, Kosova, Sancak ve Bosna’ya oradan Viyana kapılarına kadar bir yeşil hattın varlığını istiyor. Çünkü bu Türkiye’nin güvenlik duvarıdır. Ancak bu duvarın oluşmasına hiçbir zaman müsaade etmemişlerdir; bu da biline. Sırbistan-Karadağ ayrılmış, sonuçta tek olan Sancak (Müslüman bölge) iki ülkede kalan iki küçük azınlık haline getirilmiştir. Kosova’nın tek taraflı bağımsızlık ilanı kolay olmayacağa benziyor. Rusya’nın veto tehdidi, 1244 sayılı BM Güvenlik Konseyi’nin kararının delinemeyeceğini göstermektedir. Ahtisaari’nin bu yıl ortaya koyduğu AB denetiminde gerçekleştirilecek “kontrollü bağımsızlık” planının da kolay olmayacağı açıktır. ABD, Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya’dan oluşan beşli troyka, Kosova’yı Mayıs 2008 de bağımsızlığa taşıyacak planı uygulamaya geçirecek. Bu geçiş döneminde AB’nin önünde çetin işler var. 27 AB ülkesinin Ocak ayındaki bağımsızlık ilanını desteklemesi gerek; ancak bu Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ın KKTC meselesinden dolayı bağımsızlığa sıcak bakmayacağını da beraberinde getirmektedir. Türkiye’nin bu durumda tavrının çok net olması gerekmektedir. Kosova ile tarihi, kültürel hatta akrabalık bağlarımız, bizim tavrımızı net olarak ortaya koymamızı va’z etmektedir. Bir kısım kısır ve küçük hesaplarla Kosova meselesinde geri durmamız bize hiçbir şey kazandırmayacaktır. Makedonya’nın bağımsızlığını Yunanistan’a rağmen kabul eden bir ülke olarak, Makedonya nezdinde önemli kazanımlar elde ettiğimizi de unutmamamız gerekir. Özellikle Balkan ülkelerinin ekonomik anlamda Türkiye gibi bir ülkeyle bağlantıları kaçınılmazdır. Bu aynı zamanda Balkanlar’da Türkiye varlığının da hissedilmesi için önemli bir adımdır. Kosova’nın bağımsızlığı Türkiye açısından önemlidir. Bunun idrak edilerek stratejiler oluşturulması gerekmektedir. Yeni Ada Gazetesinde yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok: